11 Şubat 2016 Perşembe

Geleceğin Öyküsüne Atılan İmza: Günümüz Öyküsü

Son yıllarda tüm sektörlerde olduğu gibi yayıncılıkta da reklamcılığın ve satış dinamiklerinin rüzgârı artık bir tüketici/alıcı olarak görülen okurun zihnini bulandırmakta, nitelikli edebiyat eserine ulaşmayı güçleştirmektedir. Ayrıca yayıncılık sektöründeki elektronikleşme; sosyal medyanın ve internetin okur alışkanlıklarını değiştirmesi gibi nedenler de ister istemez edebi eserleri, türleri, onları birbirinden ayıran sınırları, biçim ve imkânlarını etkilemiş, giderek daha karmaşık hâle getirmiştir. Söz gelimi zaman içerisinde, okurlar tarafından pek sevilen, haşmetli “roman” türünün karşısında “öykü”nün ne şekilde ayakta kalabileceği hususu ayrı bir merak ve tartışma konusu hâline gelmiştir.  

Hepimiz biliriz ki şimdiki zamanın/ânın gerçekliği akışkan ve değişkendir. Büyük resmin görülebilmesi için, hakkında değerlendirme yapılacak şeyden biraz uzaklaşmak, onun soğuyup donmasını beklemek ve etkilerini izlenmek gerekir, kısacası üzerinden zaman geçmelidir. Esasen tarihin öngördüğü bir kemikleşme süreci vardır. Yakın geçmişle ilgili araştırma ve çalışmalar, tarih yazarlığına büyük katkıda bulunursa da genellikle ihata edici değildir, kendilerine ihtiyatla yaklaşılır. Söz konusu durum edebiyat tarihi için de geçerlidir. Yakın dönem edebiyatı ile ilgili çalışmalar, sürecin dinamiklerinin tesiri altındadır, bu nedenle nesnelliğin yakalanması ve kuşatıcılığın gerçekleşmesi zordur. İşte tam da burada münekkidin kıymeti ortaya çıkar. Günümüzde oldukça değişken bir yapıya sahip olan edebiyat dünyasında, bazı iyi kalemlerin hak ettiği değeri bulmadan, zamanın sularına karışıp gitmesi işten bile değildir. Okuru nitelikli esere ulaştırabilecek, edebi sahaya hakim, birikimi sağlam, okuduğunun pahasını biçebilen eleştirmenlerin kılavuzluğu burada değer kazanır. Başka bir deyişle nitelikli eser veren edebiyatçıları görünür kılacak olan da, onları geleceğe taşıyacak olan da eleştirmenlerdir.

Öykülerin Dünyasında Seyahat


Okumayı ‘yaşamı kıyısından seyretmek’, seyahati ise ‘müşahedeye dayalı bilgi ve deneyim edinmek’ kabul ettiğimden “çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?” sorusunu, hep “çok gezen bilir” diye cevaplardım. Ancak bugünlerde bu düşüncemi değiştirecek bir kitapla karşılaştığımı söylesem herhâlde mübalağa etmiş olmam. Son yıllarda öykü üzerine yazdığı “Modern Öykü Kuramı”, “Öykümüzün Kırk Kapısı” ve “Doğu’nun Hikâye Kuramı”  gibi kuramsal çalışmaları ile dikkati çeken, öykü yazarı ve eleştirmen Necip Tosun, mihenk taşı kitaplarına bir yenisini daha ekledi;  “Günümüz Öyküsü” kısa zaman önce raflarda yerini aldı. Bugün herkesçe kabul görecektir ki, özellikle edebiyatta öykücülük konusu gündeme geldiğinde düşünce ve değerlendirmeleri dikkate alınacak yazarlar içerisinde liste başı isimlerden biridir,  Necip Tosun.

Tosun, bundan önceki kitaplarında gelenekten yola çıkarak hikâye anlatıcılığından öykü yazarlığına evrilen serüvenimizi irdelemiş; teorik yaklaşımlarla şiir, deneme, roman arasında kendisine bir yer açmaya çalışan öykünün köklerine inmiş, ayrıca beslendiği kaynakları da araştırmıştı. Bu yeni çalışmasıyla ise öykümüzün filizlenip yeşeren dal uçlarına dokunmakta. Kitabın, ilk yazısının 2004 yılında Cemil Kavukçu’nun öykücülük serüveni üzerine kaleme alındığı düşünülürse ne denli uzun bir yolculuğun eseri olduğu anlaşılacaktır. 10 yıl kadar süren bu uzun yolculukta Tosun, edebiyatımızda keşfe çıkmış; yaşama karşı duruşları, düşünüşleri, estetik zevkleri birbirinden farklı 50 öykücünün kitaplarına ve dünyasına tek tek konuk olmuş. Kitaplardaki öykülerin ayrı ayrı kapısını aralamış, içlerine girip bakmış, gizlerine ışık tutmuş, kurgusal yapısını, zaman ve mekânını ana hatlarıyla tespite çalışmış; kahramanlarıyla tanışmış hatta oturup onlarla sohbet etmiş, meselelerini anlamak için çaba göstermiştir. Böyle bir çalışmayı hazırlayan uzun soluklu ve etkin okuma deneyimi de pekala kitaplar arasında bir seyahat sayılabilir, kanaatimce.

Necip Tosun, Günümüz Öyküsü’nü hazırlarken, kitap için seçki oluşturmanın güçlüğünü yaşamış olmalı. Sözü edilen öykücülerin tümü edebiyat dünyasında dil, üslup, öyküleme tekniği bakımından yer edinmiş, öykülerinin sanatsal değeri kabul görmüş isimler. Ayrıca öykücüler seçilip değerlendirilirken edebiyat akım ve ekolleri, kanonları esas alınmamış, yazarlar arasında hiçbir ideolojik ayrım gözetilmemiş. Analizler, okur öznelliği ve romantizmi taşımıyor. Oldukça nesnel bir tavır, tarafsız ve iyimser bir bakışla her öykücünün nevi şahsına münhasır öykü dünyası keşfe çıkılmış, etraflıca incelenmiş. Tosun, bu değerlendirmelerinde önceki kitaplarında oluşturduğu terminolojik ve kavramsal zemin üzerine bir yapı inşa etmiş (Burada özelikle öykü üzerinde çalışmak, düşünmek isteyenlerin o kitapları da okuması gerektiğini salık verelim.). Bir başka deyişle daha önceki çalışmalarda belirlenen ve sözü edilen kuramsal yaklaşımlar, bu defa sahaya inilip uygulamalı olarak ele alınmıştır. Eserde, 80’lerden bugüne kısaca öykü maceramızı ve kitabın hazırlanış sürecini anlatan sunuş kısmı oldukça kıymetli, elimizdeki bu geniş çaplı çalışma sonucunda ulaşılan bilgiler, ana hatlarıyla burada özetleniyor. Son yıllarda çok sesli ve renkli olan öykü dünyamızın tema, konu, üslup, biçim gibi temel özelliklerine de bu bölümde değiniliyor. Öyküleme tekniği, dil ve üslup bakımından benzer tarzları benimseyen yazarlardan; aynı tema ve konuları işleyen yazarların ise meselelere yaklaşımındaki ayrışma ve ortaklıklardan söz edilerek son dönem öykücülüğümüz irdeleniyor.

Günümüz Öyküsü’nde çalışmanın alt yapısı oluşturan okuma serüveni ve emek gerçekten göz kamaştırıcıdır (Bu arada okunmuş ama kitapta yer verilmemiş eserlerin olabileceğini de düşünürsek bu yekun daha da artar.).Değerlendirmelerde 50 öykücünün neredeyse tek tek bütün eserlerinden bahisler yer almakta. Metinlerde öncelikle genel anlamda öykücünün “öykü evreni” inceleniyor, öykülerin yaslandığı kavramsal ve tematik yapı gözden geçiriliyor, öyküleme teknikleri, kurgunun ana hatları, çatısı ve kurulumu, zaman, mekân, kişi kadrosu seçimleri, karakter analizleri, dil ve üslup özellikleri ayrıca öykülerin güçlü ve zayıf yönleri üzerinde duruluyor, öykücünün çağdaşı yazarlar arasındaki yeri belirlenmeye çalışılıyor. Bu temel analizlerden sonra yazarın ayrı ayrı öykü kitaplarına temas ediliyor, zaman içerisinde kendini tekrara düşmeler, eserleri arasındaki benzeşmeler yahut kaleminin geçirdiği değişimler de gözler önüne seriliyor.

Günümüz Öyküsü kendisine okuma listesi oluşturmak isteyen kitap kurtlarından tutun da bilimsel çalışma yapacak akademisyenlere kadar farklı düzeylerdeki pek çok okura hitap edecektir. Ayrıca bu tarz çalışmaların ağır akademik dilini taşımadığı için, herkes tarafından kolayca ve ilgiyle okunabilecek türden bir eser. Kitapta okuma lezzetini arttıracak, altı çizilecek pek çok cümle var, bunlar yalnızca bahse konu olan öykücü ile ilgili değil; aralarında hayata, edebiyata, sosyal yaşama dair tespitler ve felsefik çıkarımlar da bulunuyor. Bu eser, yoğun bir okuma çalışmasına dayandığı için okura son 35 yılda öykücülüğümüzün konu, tema, düşünce ve biçim bakımından geçirdiği değişim ve dönüşümleri panoramik olarak görme imkânı sağlayacak, kuşatıcı bir kitap. Yakın dönemin canlı ve akışkan edebiyatını somutlaştırma hususunda da oldukça başarılı. Bu kitabıyla Necip Tosun, bugün artık yazardan yazara değişkenlik gösteren, tanımı, biçimi ve sınırları tartışılabilir olan “öykü” türünün altını çizmiş; günümüzde başarılı örneklerini işaret ederek varlığını ve kudretini kanıtlamış; gelecekte de güçlü kalemlerden çıkan eserlerin hep olacağı ümidini kalbimize ekmiştir. 

Dünya edebiyatındaki akım ve ekollerin, modernizm ve post modernizmin, yaşadığımız toplumsal ve siyasal olayların öykümüzdeki yansımalarını kitabın değerlendirmeleri içerisinde bulmak mümkün. Bu sebeple eserdeki analizler yalnızca edebiyat bakımından değil, sosyolojik açıdan da değer ifade edecektir. Kitap, içerisinde yer alan yazarlardan başlayıp tüm öykü yazarlarına ayna tutacak, kendi öykücülük serüvenlerini görebilme şansı tanıyacak niteliktedir. Öyküye yeni başlayan yazarlar için de ipuçları veren bir kılavuz sayılabilir. Metin odaklı yaklaşım, analizci bakış, öykülerin kurgusal iskeleti çıkarma, bu iskeletin her öykücüye göre değişen detaylarını görme ve gösterme gibi eleştirmenliğin püf noktası sayılabilecek incelikleri ve öte yandan da tarafsızlığı barındırdığı için günümüz edebiyat eleştirisinin güzel bir örneği olan Günümüz Öyküsü, yeni kuşak münekkitlere de yol gösterici bir başucu kitabı olacaktır.


Günümüz Öyküsü’ne kendi adıma teşekkür borçluyum, öncelikle bana (itiraf etmeliyim ki)henüz hiçbir kitabını okumadığım yeni öykücülerle tanışma imkânı verdi. Öykümüzün geleceği ile ilgili yüreğime soğuk sular serpti. Eserlerini okuduğum yazarlar hakkında da derli toplu bilgiye ulaşmamı sağladığı için daima elimin altında, kitaplığımın görünür bir köşesinde olacak. 

Tuba DERE, Ayraç Dergisi s.75

Günümüz Öyküsü, Necip Tosun, Dedalus Kitap, 2015