6 Şubat 2020 Perşembe

Hiç Bilmediğin Sularda Yüzmek


İlk kitabı Tekme Tokatlı Şehir Rehberi’yle 2019 Notre Dame de Sion Mansiyon Ödülü’nü kazandığı günlerde ikinci kitabı Bilinmeyen Sular’ı eline alan Mevsim Yenice’yi 2015 yılında altKitap öykü ödülüyle tanımıştık. 2019’un bahar aylarında Can yayınlarından çıkan Bilinmeyen Sular’ın kısa sürede 4. baskıya ulaşmış olması Yenice’nin öyküde güçlü bir damar yakaladığını, öykücülüğünün okur tarafından sevilip benimsendiğini gösteriyor.

Kitaba adını veren Bilinmeyen Sular, Pink Floyd’un şarkılarından epigraflarla açılan on öyküden ilkinin adı (Kitapta bahsi geçen Pink Floyd şarkılarını bir Spotify listesi olarak bulabileceğinizi hatırlatalım, bağlantı aşağıda). Yenice’nin öyküsü dip akıntılarıyla zenginleşen derin bir nehir gibi, içerisinde de yoğun bir mayi akıyor. Öyküler bir zekâ ve emek ürünü olduklarını saklamasalar da akıp kendi sonlarını bulduklarını düşündürtecek kadar doğallar. Üstelik kitap boyunca okurla birinci tekil şahıs ağzından konuşan öykü anlatıcılarının dili ve sesi pek tanıdık. Hiç kimseye, hiçbir yere ait olamayan, bu aidiyetsizliğin sancısını çeken, zaman zaman anlamsızlığın uçurumuna düşen, beklentilerinin cevaplanmaması yüzünden istemekten vazgeçmiş, biraz küskün, yeniçağ insanın sesi bu. Öykülerde kadın karakterlerden çok erkek karakterlere yer verilse de hayatın içinden hatta kendi içimizden bir yerden, kendi kendine söylenir gibi adeta isimsiz, suretsiz ve cinsiyetsiz konuşuyor o ses. Bu nedenle öykü diyalogları da günlük konuşmadan ziyade monoloğa benziyor. Karakterlerinin iç dünyasına yakından bakmak isteyen yazar, sanki kamerasını kahramanlarının tam kalbine doğrultmuş. İnsanın kendinden bile gizleyeceği yanlarını korkmadan açık ediyor. Çarpılmak endişesi taşımadan gerçekliğe, çıplak elle dokunabiliyor.

Öykülerde açık ilişkiler kurmayı hatta çatışmayı bile beceremeyen insanlar, sevgili-eş, ebeveyn-çocuk, dost, arkadaş rolleriyle, ikili ilişkilerde ortaya çıkan en özel yanlarıyla ele alınıyor. Şehir insanının öyküleri bunlar. Ama kalabalık değil, tenhalar. Pek çoğu iki hatta tek kişilik. Mekânsal ayrıntılar bir görünüp kayboluyor. Bazılarının isimlerine ve içlerindeki metaforlara bakılırsa güçlerini doğadan alan bir yanları var. Rüya ipliğiyle dokunmuş “Bilinmeyen Sular”ın gülibrişimi, “Pes”in bukalemunu, Suzi’nin kozalağı, “Göründüğünden Daha Uzak”ın Alkor ve Mizar’ı öykü atmosferine masalsı dokunuşlar ve anlamlı derinlikler katan metaforlar.

Yazarın iyi bir gözlemci olduğunu, analiz yeteneğini, düş gücünü öykülerin sıkı dokusundan, hikmetli diyebileceğimiz sonlarından anlıyoruz. Yamaç, Pes, Bataklık Balığı ve Göründüğünden Uzak öyküleri neredeyse ruhsal bir kamaşma yaşattı bana. Farklı zamanlarda birkaç kez okudum. Kurgudaki ustalığa dilin lezzeti de eklenince keskin bir acı değil ama tatlı bir hüzün bırakıyor damakta.
Bilinmeyen Sular’la ilgili ne söylense eksik kalacak. İyisi mi siz, kaldırın kitabın mavi kapağını…


Tuba Dere - Hece Öykü dergisi s.96'da yayımlanmıştır.

Bilinmeyen Sular/ Mevsim Yenice/ Can Yayınları




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder