Öncekilerden biliyorum, Ömer Açık
kitaplarını okumak, tabiri caizse çekirdek çitlemek gibi, bir başladı mı
elinizden bırakamıyorsunuz. Şöyle bir göz atayım diye ilk sayfayı çevirseniz, bakmışsınız
ki kitabın sonu gelmiş hatta bittiğine üzülüyorsunuz. Yazarın yeni kitabı
“Montsuzlar’ ı da aynı biçimde okudum, hem bir solukta hem heyecanla hem de
gururlanarak ve gözlerime doluşan yaşları kovarak.
Tam, toplumda artık birey
olduğunu ifade etmek isteyen gençlere göre bir roman Montsuzlar. Ömer Açık’ın
diğer kitapları Menekşe İstasyonu ve Benim Babam Ömür Adam’a göre daha büyük
yaşta okurlara hitap ediyor. Kitabın kahramanı Veysel, liseye yeni başlamış; Adana’da
on yıldır, otoriter ve disiplinli yönetimiyle, iyi bir eğitim kurumu olarak
tanınan Yunus Emre Lisesi’nde dokuzuncu sınıf öğrencisi. Yunus Emre Lisesi ise
bu otoriter eğitim düzenini, öğrenciler arasındaki lakabıyla İbili’ye yani okul müdürü İbrahim
Demirdöven’e borçlu.
Veysel’in ailesi Eşiyok’lar, iş
yaşamında sürekli sorunlar yaşayan, doğru söylediği ve dürüst davrandığı için
dokuz köyden kovulup “sürgün” edilen baba Eşiyok yüzünden şehir şehir dolaşmak
zorunda kalmış. Adana’ya da üç yıl önce sürülmüşler. Mühendis olan baba Eşiyok
ile şehir içi otobüs şoförü anne Eşiyok’un Veysel’den başka iki çocuğu daha var;
Sevim ve Elif. Akşamları tüm aile, bir masa etrafında toplanıp çekirdek
çitleyerek Sevim’in deyimiyle Çekirdek Terapi
seansları sırasında sohbet edip dertleşiyor.
Yunus Emre Lisesi’nin şehrin her
yerinde tanınmasının bir sebebi daha var; öğrencilerin giydikleri, okul
tarafından dağıtılan, armalı montlar. Sene başında -her yıl olduğu gibi-
dokuzuncu sınıflara verilecek olan montların dağıtımı sırasında, alfabetik sıralama yüzünden yaşanan
adaletsizlik, romanın kahramanı Veysel’i dönem sonunda okulun da kahramanı
yapıyor. Montsuzlar bu sürecin hikâyesi ve kitap adını buradan almış. Olaylar, mont
alamayan öğrencilerden biri olan Veysel’in bütün sıralamaları kendisine göre
yaptığımız, esasen hiçbir mantıksal nedene dayanmayan alfabetik sırayı sorgulamasıyla
başlıyor. Harfleri böyle bir sıralamayla birbirinin peşine takmak kimin
fikriydi acaba? Veysel ve arkadaşı Yelda düştükleri haksız duruma itiraz etmek
niyetiyle okul müdürü İbrahim Bey’le görüşüyorlar ancak İbili’yle yaptıkları konuşma,
beklentileri sadece anlaşılmak olan çocukları hiç de tatmin etmiyor, bilakis
otoriteyi enselerinde hissetmelerine neden oluyor. Baskı, maruz kalanlar için gayrı
meşru yolları bile meşru kılar. Birkaç hafta sonra söz konusu itiraz, tüm
sınıflara gizlice dağıtılan bir “bildiriye” dönüşüyor. Bildiriyi yazıp duvar
panolarına asarak düşüncelerini özgürce söylemek ve bir tartışma başlatarak
eğlenmek isteyen Veysel’i tespit etmek okul idaresi için çocuk oyuncağı. Bu olay
üzerine rehber öğretmen Ayla Hanım, olayın büyüyüp uzamamasını engellemek
amacıyla Veysel’i kütüphanede sıkıştırıp tehditkâr bir konuşma yapıyor.
İnsanların özgürce düşüncelerini
ifade edemediği bir ortamda herkes konuşmak, en azından uğuldaşmak için gözü
pek birinin öncü olmasını bekler. Yunus Emre Lisesi’nde de ilk adımı atma
cesaretinin gösterilmiş olması, olgunlaşarak patlama noktasına gelmiş, otoriteye
karşı direncin ortaya dökülmesine sebep oluyor. Delinin kuyuya attığı taş yok
sayılsa da suda yarattığı haleler genişliyor. Veysel’in başlattığı hareket,
kartopu etkisiyle büyüyor, öğretmenler
ve öğrenciler arasında delikanlıyı gizli ya da açıktan destekleyenler çıkıyor. Veysel’in
yazısından kısa bir süre sonra sınıf panolarına ve okulun birçok yerine yeni
bildiriler, Aziz Nesin’in “Çocuklarıma” ve Can Yücel’in “El Tutuşa Tutuşa” şiirleri
asılıyor. Okul idaresi içinse olanlardan sorumlu tutulacak tek kişi var:
Veysel. Oysa kulüplerde yapılan etkinlikleri, başlatılan imza kampanyasını,
münazarayı kısacası olup bitenleri Veysel de şaşkınlıkla ama bir yandan da
düşüncelerinin başkaları tarafından paylaşılmasının gururuyla izliyor. Bu arada
alfabetik sıralama mağduriyeti, okul takımlarının ve halk oyunları ekibinin
okullar arası yarışmalarda son sıralarda yarışmaktan ötürü başarısız
oluşlarıyla da yeniden gündeme geliyor. Okulda yaşananlar esasen Veysel’i
olgunlaştırıyor, toplumda hakkını savunmanın ve düşüncelerini açıkça söylemenin
bir bedeli olduğunu fark ediyor, sürekli şehir değiştirmelerine neden olan
babasını yıllardır gereksiz yere suçladığını anlayarak ona hak vermeye
başlıyor. Öğrencilerin çoğunluğu tarafından benimsenen, ifade özgürlüğü mücadelesi
farklı biçimlerde sürerken esas taşı gediğine koyacak hamle yine, Edebiyat
Kulübü’nün çıkardığı okul dergisi Donkişot’a zehir zemberek bir yazı hazırlayan
Veysel’den geliyor. Geçmişte olduğu gibi bugün de mücadeleyi gençlerin
kazanacağını, onların kazanmasının yetişkinler adına kazanç olacağını aslında okul
müdürü İbrahim Bey de biliyor.
Akıcı üslubu ve sağlam kurgusuyla
okur gönlünü çarçabuk fetheden Ömer Açık’ın bu romanının da sıkı bir çalışma
ürünü olduğu ortada. Kitabı okuyanlar, eminim iyi huylu, aslan yürekli Veysel’i
pek sevecekler. Montsuzlar -bildirilerde yer alan şiirlere kadar- detaylarıyla
ustaca işlenmiş bir roman. Kurgusal dönemeçler okuyucu üzerinde etki yaratacak
biçimde hazırlanmış. Metnin mesajlarına hizmet edecek Çağlar Öğretmen ve baba
Ekşiyok gibi karakterler, mücadeleci kişilikleriyle ele alınmış. Veysel’in
duygularıyla ilgili anlatımlar, öğrenci gruplarının başlayan hareketi
benimseyiş biçimi ve tepkileri bir eğitimci olan yazarın iyi bir gözlemci
olduğunu ve ergen psikolojisinden de iyi anladığını gösteriyor.
Montsuzlar, aile içi ilişkilerde
ve okulda dayanışma, adalet, disiplin, ifade özgürlüğü gibi kavramları
sorguluyor. Hatta yazar bir ara projektörü okul kütüphanelerinin durumuna ve
bunlardan yararlanan azınlığa bile çeviriyor. Eşiyok’larla demokratik ve ideal
bir aile modeli ortaya koyulmuş. Otoriter tavrın tüm katılığına rağmen
kitaptaki okul ortamının, idareci, öğretmen, öğrenci ilişkilerinin de gerçek
hayattakinden daha medeni olduğunu burada belirtmeden edemeyeceğim. Uzun lafın
kısası Montsuzlar, keyfi sebeplerle konulmuş, benimsenip kabul gördüğü için de
sorgulanmamış kuralları gözden geçirmemize sebep olacak, gençlerin ve
yetişkinlerin zevkle okuyacakları bir roman. Bu romanı içinde bir Veysel
taşıyan herkes mutlaka okumalı.
Tuba Dere, Ayraç Dergisi s.89'da yayınlanmıştır.
Montsuzlar, Ömer Açık, Günışığı Kitaplığı