Son yıllarda tüm sektörlerde
olduğu gibi yayıncılıkta da reklamcılığın ve satış dinamiklerinin rüzgârı artık
bir tüketici/alıcı olarak görülen okurun zihnini bulandırmakta, nitelikli
edebiyat eserine ulaşmayı güçleştirmektedir. Ayrıca yayıncılık sektöründeki
elektronikleşme; sosyal medyanın ve internetin okur alışkanlıklarını
değiştirmesi gibi nedenler de ister istemez edebi eserleri, türleri, onları
birbirinden ayıran sınırları, biçim ve imkânlarını etkilemiş, giderek daha
karmaşık hâle getirmiştir. Söz gelimi zaman içerisinde, okurlar tarafından pek
sevilen, haşmetli “roman” türünün karşısında “öykü”nün ne şekilde ayakta
kalabileceği hususu ayrı bir merak ve tartışma konusu hâline gelmiştir.
Hepimiz biliriz ki şimdiki
zamanın/ânın gerçekliği akışkan ve değişkendir. Büyük resmin görülebilmesi
için, hakkında değerlendirme yapılacak şeyden biraz uzaklaşmak, onun soğuyup
donmasını beklemek ve etkilerini izlenmek gerekir, kısacası üzerinden zaman
geçmelidir. Esasen tarihin öngördüğü bir kemikleşme süreci vardır. Yakın
geçmişle ilgili araştırma ve çalışmalar, tarih yazarlığına büyük katkıda
bulunursa da genellikle ihata edici değildir, kendilerine ihtiyatla yaklaşılır.
Söz konusu durum edebiyat tarihi için de geçerlidir. Yakın dönem edebiyatı ile
ilgili çalışmalar, sürecin dinamiklerinin tesiri altındadır, bu nedenle
nesnelliğin yakalanması ve kuşatıcılığın gerçekleşmesi zordur. İşte tam da
burada münekkidin kıymeti ortaya çıkar. Günümüzde oldukça değişken bir yapıya
sahip olan edebiyat dünyasında, bazı iyi kalemlerin hak ettiği değeri bulmadan,
zamanın sularına karışıp gitmesi işten bile değildir. Okuru nitelikli esere
ulaştırabilecek, edebi sahaya hakim, birikimi sağlam, okuduğunun pahasını
biçebilen eleştirmenlerin kılavuzluğu burada değer kazanır. Başka bir deyişle
nitelikli eser veren edebiyatçıları görünür kılacak olan da, onları geleceğe
taşıyacak olan da eleştirmenlerdir.
Öykülerin Dünyasında Seyahat
Okumayı ‘yaşamı kıyısından
seyretmek’, seyahati ise ‘müşahedeye dayalı bilgi ve deneyim edinmek’ kabul
ettiğimden “çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?” sorusunu, hep “çok gezen bilir”
diye cevaplardım. Ancak bugünlerde bu düşüncemi değiştirecek bir kitapla
karşılaştığımı söylesem herhâlde mübalağa etmiş olmam. Son yıllarda öykü
üzerine yazdığı “Modern Öykü Kuramı”, “Öykümüzün Kırk Kapısı” ve “Doğu’nun
Hikâye Kuramı” gibi kuramsal çalışmaları
ile dikkati çeken, öykü yazarı ve eleştirmen Necip Tosun, mihenk taşı
kitaplarına bir yenisini daha ekledi;
“Günümüz Öyküsü” kısa zaman önce raflarda yerini aldı. Bugün herkesçe
kabul görecektir ki, özellikle edebiyatta öykücülük konusu gündeme geldiğinde
düşünce ve değerlendirmeleri dikkate alınacak yazarlar içerisinde liste başı
isimlerden biridir, Necip Tosun.
Tosun, bundan önceki kitaplarında
gelenekten yola çıkarak hikâye anlatıcılığından öykü yazarlığına evrilen
serüvenimizi irdelemiş; teorik yaklaşımlarla şiir, deneme, roman arasında
kendisine bir yer açmaya çalışan öykünün köklerine inmiş, ayrıca beslendiği
kaynakları da araştırmıştı. Bu yeni çalışmasıyla ise öykümüzün filizlenip
yeşeren dal uçlarına dokunmakta. Kitabın, ilk yazısının 2004 yılında Cemil
Kavukçu’nun öykücülük serüveni üzerine kaleme alındığı düşünülürse ne denli
uzun bir yolculuğun eseri olduğu anlaşılacaktır. 10 yıl kadar süren bu uzun
yolculukta Tosun, edebiyatımızda keşfe çıkmış; yaşama karşı duruşları,
düşünüşleri, estetik zevkleri birbirinden farklı 50 öykücünün kitaplarına ve
dünyasına tek tek konuk olmuş. Kitaplardaki öykülerin ayrı ayrı kapısını aralamış,
içlerine girip bakmış, gizlerine ışık tutmuş, kurgusal yapısını, zaman ve
mekânını ana hatlarıyla tespite çalışmış; kahramanlarıyla tanışmış hatta oturup
onlarla sohbet etmiş, meselelerini anlamak için çaba göstermiştir. Böyle bir
çalışmayı hazırlayan uzun soluklu ve etkin okuma deneyimi de pekala kitaplar
arasında bir seyahat sayılabilir, kanaatimce.
Necip Tosun, Günümüz Öyküsü’nü hazırlarken,
kitap için seçki oluşturmanın güçlüğünü yaşamış olmalı. Sözü edilen öykücülerin
tümü edebiyat dünyasında dil, üslup, öyküleme tekniği bakımından yer edinmiş,
öykülerinin sanatsal değeri kabul görmüş isimler. Ayrıca öykücüler seçilip değerlendirilirken
edebiyat akım ve ekolleri, kanonları esas alınmamış, yazarlar arasında hiçbir ideolojik
ayrım gözetilmemiş. Analizler, okur öznelliği ve romantizmi taşımıyor. Oldukça
nesnel bir tavır, tarafsız ve iyimser bir bakışla her öykücünün nevi şahsına
münhasır öykü dünyası keşfe çıkılmış, etraflıca incelenmiş. Tosun, bu değerlendirmelerinde
önceki kitaplarında oluşturduğu terminolojik ve kavramsal zemin üzerine bir
yapı inşa etmiş (Burada özelikle öykü üzerinde çalışmak, düşünmek isteyenlerin
o kitapları da okuması gerektiğini salık verelim.). Bir başka deyişle daha
önceki çalışmalarda belirlenen ve sözü edilen kuramsal yaklaşımlar, bu defa
sahaya inilip uygulamalı olarak ele alınmıştır. Eserde, 80’lerden bugüne kısaca
öykü maceramızı ve kitabın hazırlanış sürecini anlatan sunuş kısmı oldukça
kıymetli, elimizdeki bu geniş çaplı çalışma sonucunda ulaşılan bilgiler, ana
hatlarıyla burada özetleniyor. Son yıllarda çok sesli ve renkli olan öykü
dünyamızın tema, konu, üslup, biçim gibi temel özelliklerine de bu bölümde değiniliyor.
Öyküleme tekniği, dil ve üslup bakımından benzer tarzları benimseyen yazarlardan;
aynı tema ve konuları işleyen yazarların ise meselelere yaklaşımındaki ayrışma
ve ortaklıklardan söz edilerek son dönem öykücülüğümüz irdeleniyor.
Günümüz Öyküsü’nde çalışmanın alt
yapısı oluşturan okuma serüveni ve emek gerçekten göz kamaştırıcıdır (Bu arada
okunmuş ama kitapta yer verilmemiş eserlerin olabileceğini de düşünürsek bu
yekun daha da artar.).Değerlendirmelerde 50 öykücünün neredeyse tek tek bütün
eserlerinden bahisler yer almakta. Metinlerde öncelikle genel anlamda öykücünün
“öykü evreni” inceleniyor, öykülerin yaslandığı kavramsal ve tematik yapı
gözden geçiriliyor, öyküleme teknikleri, kurgunun ana hatları, çatısı ve
kurulumu, zaman, mekân, kişi kadrosu seçimleri, karakter analizleri, dil ve
üslup özellikleri ayrıca öykülerin güçlü ve zayıf yönleri üzerinde duruluyor, öykücünün
çağdaşı yazarlar arasındaki yeri belirlenmeye çalışılıyor. Bu temel
analizlerden sonra yazarın ayrı ayrı öykü kitaplarına temas ediliyor, zaman
içerisinde kendini tekrara düşmeler, eserleri arasındaki benzeşmeler yahut
kaleminin geçirdiği değişimler de gözler önüne seriliyor.
Günümüz Öyküsü kendisine okuma
listesi oluşturmak isteyen kitap kurtlarından tutun da bilimsel çalışma yapacak
akademisyenlere kadar farklı düzeylerdeki pek çok okura hitap edecektir. Ayrıca
bu tarz çalışmaların ağır akademik dilini taşımadığı için, herkes tarafından
kolayca ve ilgiyle okunabilecek türden bir eser. Kitapta okuma lezzetini
arttıracak, altı çizilecek pek çok cümle var, bunlar yalnızca bahse konu olan
öykücü ile ilgili değil; aralarında hayata, edebiyata, sosyal yaşama dair
tespitler ve felsefik çıkarımlar da bulunuyor. Bu eser, yoğun bir okuma
çalışmasına dayandığı için okura son 35 yılda öykücülüğümüzün konu, tema,
düşünce ve biçim bakımından geçirdiği değişim ve dönüşümleri panoramik olarak
görme imkânı sağlayacak, kuşatıcı bir kitap. Yakın dönemin canlı ve akışkan
edebiyatını somutlaştırma hususunda da oldukça başarılı. Bu kitabıyla Necip
Tosun, bugün artık yazardan yazara değişkenlik gösteren, tanımı, biçimi ve
sınırları tartışılabilir olan “öykü” türünün altını çizmiş; günümüzde başarılı
örneklerini işaret ederek varlığını ve kudretini kanıtlamış; gelecekte de güçlü
kalemlerden çıkan eserlerin hep olacağı ümidini kalbimize ekmiştir.
Dünya edebiyatındaki akım ve
ekollerin, modernizm ve post modernizmin, yaşadığımız toplumsal ve siyasal
olayların öykümüzdeki yansımalarını kitabın değerlendirmeleri içerisinde bulmak
mümkün. Bu sebeple eserdeki analizler yalnızca edebiyat bakımından değil,
sosyolojik açıdan da değer ifade edecektir. Kitap, içerisinde yer alan
yazarlardan başlayıp tüm öykü yazarlarına ayna tutacak, kendi öykücülük
serüvenlerini görebilme şansı tanıyacak niteliktedir. Öyküye yeni başlayan
yazarlar için de ipuçları veren bir kılavuz sayılabilir. Metin odaklı yaklaşım,
analizci bakış, öykülerin kurgusal iskeleti çıkarma, bu iskeletin her öykücüye
göre değişen detaylarını görme ve gösterme gibi eleştirmenliğin püf noktası
sayılabilecek incelikleri ve öte yandan da tarafsızlığı barındırdığı için günümüz
edebiyat eleştirisinin güzel bir örneği olan Günümüz Öyküsü, yeni kuşak
münekkitlere de yol gösterici bir başucu kitabı olacaktır.
Günümüz Öyküsü’ne kendi adıma
teşekkür borçluyum, öncelikle bana (itiraf etmeliyim ki)henüz hiçbir kitabını
okumadığım yeni öykücülerle tanışma imkânı verdi. Öykümüzün geleceği ile ilgili
yüreğime soğuk sular serpti. Eserlerini okuduğum yazarlar hakkında da derli
toplu bilgiye ulaşmamı sağladığı için daima elimin altında, kitaplığımın
görünür bir köşesinde olacak.
Tuba DERE, Ayraç Dergisi s.75
Günümüz Öyküsü, Necip Tosun, Dedalus Kitap, 2015