Hakkında yıllardır yapılan büyük
yazar mı değil mi, Nobel alacak mı almayacak mı tartışmaları Murakami’nin kalbimdeki
yerine gölge düşürememiştir. Ne zaman Murakami okusam kitaplarının içinde
basitçe söylenivermiş derin şeyler buluyorum, içimde ürpertili bir hayranlık
uyanıyor. Onun dokunuşuyla başkalaşmış bir sıradanlık, bir nevi hikmet arayışı
gibi, beni sorular uçuşan buğulu bir boşluğa çekiyor. Söylemek istedikleri
olduğunu seziyorum ama hedefin sapmaması için bazen uzunca düşünmem gerekiyor.
Kısa bir süre önce Doğan Kitap, bir
Murakami çevirisi daha yayınladı. Hiç Murakami okumamışlar için iyi bir fırsat,
Fırın Saldırısı. Büyük puntolu, bol
görselli, usta işi bir öykü. İllüstrasyonları Kat Menschık hazırlamış, bunlar
da kitaba kısa film tadı veriyor. Öykünün defalarca okunabilecek, üzerinde
tartışmalar ve teknik çalışmalar yapılabilecek, masalsı ve sıra dışı bir kurgu
olduğunu hemen söyleyelim.
Metin iki bölümden oluşuyor; adını
öğrenemediğimiz öykü kahramanı, gençlik yıllarında yaşadığı bir açlık krizi
sırasında arkadaşıyla suç işlemeye teşebbüs eder, birlikte bir fırına saldırırlar.
Yazar daha başlangıçta olayın felsefesini de anlatıya katıyor: “Aç karnımız
değildi bizi suça götüren, suçun kendisi açlık olarak dayatıyordu kendini.”
Fırın saldırısı kahramanla arkadaşının planladığı gibi gitmez, önce epey bir
süre yaşlı bir kadının alışverişini bitirmesini beklerler. Sonra saldırgan
tavırlarına ve beş parasız olduklarını söylemelerine rağmen fırıncı onlara istedikleri
kadar ekmek alabileceklerini söyler. Karşılığında yalnızca onları
lanetleyecektir. Bu, bir hayal kırıklığı yaratır; çünkü iki arkadaş suç işlemek
için harekete geçmiştir, kimsenin iyi niyetine ihtiyaçları yoktur, lanetlenmek
de istemezler. Ama zorla almanın getireceği güç, fırıncının ikramıyla ezici bir
mahcubiyete dönüşmek üzeredir. Fırıncı ile aralarındaki pazarlık neticesi
kahraman ve arkadaşı bir değiş tokuşa razı olup ekmek karşılığında fırıncıyla
birlikte Wagner dinlerler. Önce hiç farkına varmazlar ama Wagner dinlemek
onları etkilemiştir. Fırıncı ekmeklere karşılık onlardan ne almıştır? Wagner’in
propagandasını yapmakla eline ne geçmiş olabilir? Yoksa sahiden bu, bir lanet
midir?
Öykünün kahramanı yıllar sonra
evlenir, karısıyla şiddetli açlık çektikleri bir gece aklına yıllar evvel
yeltendikleri suç gelir. Olayı öğrenen karısı, uğramış oldukları lanetten ancak
tekrar bir fırın saldırısı gerçekleştirirlerse kurtulabileceklerini savunur.
Yaşadıkları şiddetli açlığın nedeni budur. Öykü bundan sonra saçma ve anlamsız denebilecek
bir sona doğru ilerler. Kahramanla karısı gece yarısı açık fırın bile
bulamadıkları için saldırdıkları McDonald’dan aldıklarıyla karınlarını
doyururlar. Bir çeşit tamamlanma ve lanetten kurtuluş mu gerçekleşmiştir,
bilinmez.
Murakami’nin diğer kitaplarında
olduğu gibi bu öyküsünde de müziğe açılan büyük bir kapı bulunuyor. Öykünün ana
metaforlarından biri, Wagner’in uvertürleri. Üstelik kurgu, Uçan Hollandalı ve
Tannhauser uvertürlerinin dayandığı lanete de gönderme sayılabilecek biçimde
oluşturulmuş. Öykü gerçekliği yaşlı kadının alışverişi, kahramanla karısının
yaşadığı açlığın tarifi, McDonald’da çalışanların davranışları ve uyuyan çift gibi
detaylarla bozunuma uğrayarak büyülü bir hâl alıyor. Fırıncının hikâye
kahramanına yaptığıyla Murakami’nin okura yaptığı esasen birbirine çok benziyor.
Yazar bu öykünün kurgusuyla içimize ne zaman açacağı belli olmayan bir tohum
bırakıyor, fırıncının saldırganların içine bıraktığı öz gibi. Ruhu aşağı çeken bir
suçun açtığı yarayı ve sefaleti insanı yücelten sanattan başka ne onarabilir ki?
Fırın Saldırısı nefis baskısı ve
cildiyle büyük puntolu, resimli kitapların çocuk kitabı olduğuna dair
koşullanmışlığımızı kırıyor. Pekâlâ yetişkinlerin de böyle kitapları seve seve
okuyacağını görmüş oluyoruz.
Kitabı okuyup da arama
motorlarından Wagner’in Tannhauser ya da Uçan Hollandalı uvertürlerini aratıp
dinlemeyen yoktur sanırım. Öykünün başında “…belki de karnımızın aç olmasının
nedeni doğrudan hayal gücü eksikliğimizdi.” diyen Murakami, Wagner’in lanetini
“Fırın Saldırısı” öyküsüyle belki hepimize bulaştırıyor, kim bilir…
Tuba Dere- Ayraç Dergisi s.97'de yayınlanmıştır.
Fırın Saldırısı- Haruki Murakami- Doğan Kitap
Tuba Dere- Ayraç Dergisi s.97'de yayınlanmıştır.
Fırın Saldırısı- Haruki Murakami- Doğan Kitap