harukimurakami etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
harukimurakami etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Ocak 2018 Salı

Wagner’in Laneti

Hakkında yıllardır yapılan büyük yazar mı değil mi, Nobel alacak mı almayacak mı tartışmaları Murakami’nin kalbimdeki yerine gölge düşürememiştir. Ne zaman Murakami okusam kitaplarının içinde basitçe söylenivermiş derin şeyler buluyorum, içimde ürpertili bir hayranlık uyanıyor. Onun dokunuşuyla başkalaşmış bir sıradanlık, bir nevi hikmet arayışı gibi, beni sorular uçuşan buğulu bir boşluğa çekiyor. Söylemek istedikleri olduğunu seziyorum ama hedefin sapmaması için bazen uzunca düşünmem gerekiyor.

Kısa bir süre önce Doğan Kitap, bir Murakami çevirisi daha yayınladı. Hiç Murakami okumamışlar için iyi bir fırsat, Fırın Saldırısı. Büyük puntolu, bol görselli, usta işi bir öykü. İllüstrasyonları Kat Menschık hazırlamış, bunlar da kitaba kısa film tadı veriyor. Öykünün defalarca okunabilecek, üzerinde tartışmalar ve teknik çalışmalar yapılabilecek, masalsı ve sıra dışı bir kurgu olduğunu hemen söyleyelim.

Metin iki bölümden oluşuyor; adını öğrenemediğimiz öykü kahramanı, gençlik yıllarında yaşadığı bir açlık krizi sırasında arkadaşıyla suç işlemeye teşebbüs eder, birlikte bir fırına saldırırlar. Yazar daha başlangıçta olayın felsefesini de anlatıya katıyor: “Aç karnımız değildi bizi suça götüren, suçun kendisi açlık olarak dayatıyordu kendini.” Fırın saldırısı kahramanla arkadaşının planladığı gibi gitmez, önce epey bir süre yaşlı bir kadının alışverişini bitirmesini beklerler. Sonra saldırgan tavırlarına ve beş parasız olduklarını söylemelerine rağmen fırıncı onlara istedikleri kadar ekmek alabileceklerini söyler. Karşılığında yalnızca onları lanetleyecektir. Bu, bir hayal kırıklığı yaratır; çünkü iki arkadaş suç işlemek için harekete geçmiştir, kimsenin iyi niyetine ihtiyaçları yoktur, lanetlenmek de istemezler. Ama zorla almanın getireceği güç, fırıncının ikramıyla ezici bir mahcubiyete dönüşmek üzeredir. Fırıncı ile aralarındaki pazarlık neticesi kahraman ve arkadaşı bir değiş tokuşa razı olup ekmek karşılığında fırıncıyla birlikte Wagner dinlerler. Önce hiç farkına varmazlar ama Wagner dinlemek onları etkilemiştir. Fırıncı ekmeklere karşılık onlardan ne almıştır? Wagner’in propagandasını yapmakla eline ne geçmiş olabilir? Yoksa sahiden bu, bir lanet midir?

Öykünün kahramanı yıllar sonra evlenir, karısıyla şiddetli açlık çektikleri bir gece aklına yıllar evvel yeltendikleri suç gelir. Olayı öğrenen karısı, uğramış oldukları lanetten ancak tekrar bir fırın saldırısı gerçekleştirirlerse kurtulabileceklerini savunur. Yaşadıkları şiddetli açlığın nedeni budur. Öykü bundan sonra saçma ve anlamsız denebilecek bir sona doğru ilerler. Kahramanla karısı gece yarısı açık fırın bile bulamadıkları için saldırdıkları McDonald’dan aldıklarıyla karınlarını doyururlar. Bir çeşit tamamlanma ve lanetten kurtuluş mu gerçekleşmiştir, bilinmez.

Murakami’nin diğer kitaplarında olduğu gibi bu öyküsünde de müziğe açılan büyük bir kapı bulunuyor. Öykünün ana metaforlarından biri, Wagner’in uvertürleri. Üstelik kurgu, Uçan Hollandalı ve Tannhauser uvertürlerinin dayandığı lanete de gönderme sayılabilecek biçimde oluşturulmuş. Öykü gerçekliği yaşlı kadının alışverişi, kahramanla karısının yaşadığı açlığın tarifi, McDonald’da çalışanların davranışları ve uyuyan çift gibi detaylarla bozunuma uğrayarak büyülü bir hâl alıyor. Fırıncının hikâye kahramanına yaptığıyla Murakami’nin okura yaptığı esasen birbirine çok benziyor. Yazar bu öykünün kurgusuyla içimize ne zaman açacağı belli olmayan bir tohum bırakıyor, fırıncının saldırganların içine bıraktığı öz gibi. Ruhu aşağı çeken bir suçun açtığı yarayı ve sefaleti insanı yücelten sanattan başka ne onarabilir ki?

Fırın Saldırısı nefis baskısı ve cildiyle büyük puntolu, resimli kitapların çocuk kitabı olduğuna dair koşullanmışlığımızı kırıyor. Pekâlâ yetişkinlerin de böyle kitapları seve seve okuyacağını görmüş oluyoruz.

Kitabı okuyup da arama motorlarından Wagner’in Tannhauser ya da Uçan Hollandalı uvertürlerini aratıp dinlemeyen yoktur sanırım. Öykünün başında “…belki de karnımızın aç olmasının nedeni doğrudan hayal gücü eksikliğimizdi.” diyen Murakami, Wagner’in lanetini “Fırın Saldırısı” öyküsüyle belki hepimize bulaştırıyor, kim bilir…

Tuba Dere- Ayraç Dergisi s.97'de yayınlanmıştır.

Fırın Saldırısı- Haruki Murakami- Doğan Kitap