Çocuk ve gençler için yazdığı
kitaplarla çok sayıda ödül alan Amerikalı yazar Avi geç keşfettiklerimizden,
dilimize az sayıda çevirisi yapılmış. Hayykitap tarafından Türkçe’ye çevrilip
yayınlanmasının üstünden birkaç yıl geçmesine rağmen benim de okumakta
geciktiğim kitaplardan biri “Balıkların Bununla Ne İlgisi Var?”. Avi’nin yedi
öyküden oluşan eseri. Bugün artık çocuk ve gençlere yönelik çok sayıda kitap
yazılıyor ama pek azı çocuk dilinden konuşup onların dünyasına yaklaşabiliyor,
işte Avi bunlardan biri. Yazarın kendi hikâyesi de ilginç. Öğrencilik
yıllarında özgün öğrenme güçlüğü yaşamış, başarısızlığını dikkatsizlik ve
özensizliğe bağlayan büyüklerden çok çekmiş. Yazdıklarında çocuk ve gençlerin dünyasına
bu kadar içeriden bakabiliyor oluşunu ve didaktizm peşine düşmeyişini belki geçmişteki
bu ‘kusur’una borçludur, bilinmez.
Avi, yetişkin diline ve
öğretisine, genel geçer kurallarına kafa tutan, büyükleri ters köşeye yatıran,
aykırı ergenler için zaman zaman sertleşen bir dille ve sıradışı kurgularla yazmış
bu kitaptaki öyküleri. Öykülerde yer alan yedi çocuk kahraman da 11-14
yaşlarındalar. Zaten o yaşlar, çocukluğun şekerli tadının bittiği, ışıltılı
renklerin yavaş yavaş söndüğü çağlar. Kitaptaki çocuklar hayatın acımasız
yüzüyle erken tanışmışlar; hemen hepsinin yürek burkan, hazin bir hikâyesi var.
Hem kendilerine hem de hayatlarındaki yetişkinlere bir zamanlar bizim de
sorduğumuz ama cevabını alamadığımız, sormamamız gerektiğine inandırıldığımız,
cevapsızlıktan yorulup sormayı bıraktığımız sorular soruyorlar. Mesela ‘yapmak
üzere olduklarımız gerçekten yapmak istediklerimiz midir, yoksa birinin bize yapmamızı
söylediği şeyi mi yapıyoruz?’ gibi sorular... Tüm çocuklar gibi öykülerdekiler
de aslında gerçeği en yalın hâliyle, oldukça net görüyorlar; yaşadıkları
durumları anlamlandırma biçimleri ve sorunlarla baş etme yöntemleri kendilerine
mahsus, en mühimi de büyüklerinkinden farklı.
Kitabın ilk öyküsünde -aynı
zamanda kitaba adını veren öykü bu- mutluluğun ne olduğunu, sokakta
karşılaştığı hasta bir dilenci üzerinden sorgulayan bir çocukla karşılaşıyoruz.
Annesi Willie’ye dilencinin mutsuz olduğunu ve ona yaklaşmaması gerektiğini
söylüyor. Oysa Willie o adama annesinden farklı bir gözle bakıyor ve başka bir
dille ona yaklaşıyor, zarar da görmüyor ama annenin çocuğuyla dilenci
arasındaki bu iletişimi anlaması mümkün değil. Willie’nin anlattığı, karanlık
yüzünden görmeyi unutan “gözsüz balıklar” hikâyesi, öykünün mesajını oldukça
çarpıcı hâle getiriyor. Kitabın ikinci öyküsünde ise kötülüğü meziyet sayan ama
bir tesadüf sonucu başka bir insanı gözlerken, onun hikâyesini dinleyip içselleştirirken,
bir bakıma kendini başka birinin aynasında izlerken büyüyen Matt Kaızer adlı bir
çocuk var. Ne olduğunu daha doğrusu ne olmadığını bir başka kötüyle kendini
kıyasladığında anlıyor Matt, aslında meselenin iyilik ya da kötülük olmadığını
anladığı gibi. “Konuş Benimle”nin kahramanı, her gün aynı saatte, esrarengiz
telefonlar alan ve zamanla telefondaki bilinmeyen kişiye iç dökmeye başlayan
Maria isimli bir genç kız. Maria’nın abisi Brian, tıpkı yazar gibi ‘öğrenmeyi
beceremeyen, kendine özgü’ biri. Ailesiyle yaşadığı sorunlar yüzünden evi terk
etmiş ve kız kardeşi onu çok özlüyor. Bir diğer öyküde sınıfın zeki ve çalışkan
öğrencilerinden Gregory’nin öğretmen Bayan Wessex’le yaşadığı bir sorun
nedeniyle arkadaşları tarafından intikam almaya kışkırtılışı anlatılıyor. Haksızlık
eden öğretmenine ders vermek isteyen Gregory’nin çocukça girişimi, olayın iç
yüzünü öğrenmekle iyiliğe dönüşüyor ve öğretmeni de değiştiriyor. “Evcil
Hayvanlar” öyküsünün kahramanı Ivy’nin evde kraliçeliğini ilan etmişken birden
bire ölen bir kedisi var. Melek öyle bir kedi ki ölümden sonra bile hükmünü
sürdürmeye devam ediyor. Önce arkadaşı Gölge’yi peşinden ölüme sürüklüyor,
sonra kendisine hizmet etmesi için Ivy’yi de götürmeye geliyor. “İçinde Ne
var?” öyküsünde okul ödevi olarak birbirinin tıpatıp aynı iki kutu yapan bir
çocuğun başına gelenler anlatılıyor. Kutular benzerlikleri sebebiyle bir ölüm
kalım meselesinin aracı hâline geliyorlar, ama onları yapan çocuğun zekâsı
sayesinde sorun çözülüyor. “Şans Kurabiyesi” annesi ve babası boşanmış olan,
babasının sorumsuzluğu yüzünden sıkıntılar yaşayan ve babasına bir ders vermek
isteyen Parker’ın öyküsü. Anne ve babasıyla çıktıkları akşam yemeğinden sonra
annesine “Senin için içimde sevgiden daha iyi bir şey var. (…) sana
güveniyorum.(…) Bu da benim seni incitebileceğim anlamına gelir. (…) ben seni
incitsem de sen beni incitmezsin.” diyor. Bir çocuğun gözünden sanırım anneliğin
en güzel tanımı bu ifadeler.
Avi’nin okurunu derinlere çağıran
sesini, önce büyüklerin duymaya ihtiyacı var. O bizi yanına bile yaklaşmaya
korktuğumuz şeylerle, onların en sade hâlleriyle yüzleşmeye davet ediyor. Öykülerindeki, uyum yerine uyumsuzluk gösteren, itiraz eden, yeri geldiğinde
acımasız olabilen çocuklarla yapıyor bunu. Onlarla tanışmalısınız. Mesela içinde
hep koca bir hiç olmak korkusu taşıyan Danny’yi herkes tanımalı. Mutluluk,
sevgi, bağlılık, sorumluluk, ayrılık, değersizlik duygusu gibi kavram ve
durumlara çocuk gözünden bakmaya, hüsranı onların gözlerinden okumaya var
mısınız? Bu biraz cesaret istiyor da. Çocukların bilmesini, düşünmesini pek
istemediğimiz şeyler yazıyor bu kitapta. Ergenler bu kitabı, anlatamadıklarını
dile getiren, onların sesi olan bir yazarın varlığına içten içe sevinerek
okuyacaklar. Hatta bu kitabı çocuklara okutmasak mı? Evet evet, karanlık mağaralarda
kör ama hâlinden memnun yaşamına devam eden balıkların bununla ne ilgisi var?
Tuba Dere- Ayraç Dergisi s.96'da yayınlanmıştır.
Balıkların Bununla Ne İlgisi Var? -Avi- Çeviri: Şiirsel Taş- Hayy Kitap